Herkese merhaba! Bugün sizlerle demans hastalarında gözlenen değişiklikler hakkında biraz konuşmak istiyorum. Bir yakınımıza demans tanısı konduğunda aklımızda pek çok soru vardır ve karmaşık duygular içindeyizdir. Biraz üzüntü, biraz endişe, biraz çaresizlik, biraz da öfke... Peki bundan sonra ne olacak? Bizi neler bekliyor? Ben bu değişimlerle nasıl baş edeceğim? Yetebilecek miyim? Babam yalnız başına sokağa çıkamayacak mı? Ya da annem hatırlamayacak mı beni bir daha? Torunlarını tanıyamayacak mı? Belki hatırlamayacak ama biz onu hatırlıyor ve tanıyor olacağız. O, benim eski tanıdığım insan olmayacak mı artık? Evet değişecek, eski yeteneklerini yavaş yavaş kaybedecek ve biz biraz da bunun yasını tutuyor olacağız. Kaç kez söyledim yemekleri yere dökme diye inadına mı yapıyor? Dikkat çekmeye mi çalışıyor? Eşimi geçen gün tenceresini çalmakla suçladı, öyle mahcup oldum ki... Bilerek mi kızdırıyor beni? Hayır bilerek yapmıyor, hasta olduğu için yapıyor ve tüm bu davranışların kasıtlı olmadığını anladığımızda inanın ona olan öfkemiz daha da azalacak. Daha neler göreceğiz bakalım diye diye bu sürecin bir parçası olurken şimdi de demansın getirdiği değişimleri konuşalım biraz. Eğer mevcut tablodan sonra bizi nelerin beklediğini ön görebilirsek olan biteni, daha hazırlıklı olur, süreci kontrol edebildiğimiz hissini yaşar ve daha iyi idare edebiliriz. Demans sürecinde hastayı ve bakım verenleri bekleyen bilişsel, davranışsal ve işlevsel değişiklikler hakkında bilgi sahibi olmak, karşılaşılan durumlarla daha iyi baş etmeyi sağlayacaktır. Kognitif değişikliklerden en sık rastlanılan belirti bellek alanına aittir. Hasta ya da yakını aynı soruların, aynı konuların tekrarlanması, özel eşyanın kaybedilmesi, randevuların unutulması, yemeğin ocakta, ocağın açık unutulmasından yakınmaktadır. Önce yabancı mekanlarda, giderek bildik mekanlarda yön bulma güçlüğü yaşayabilir ve bazen kaybolabilir. Dil bozukluğu erken dönemde adlandırma güçlüğü, kelime hazinesinde daralmayla başlayıp, giderek anlamanın da bozulduğu bir akıcı afaziye, ya da gramer yapısının da bozulduğu bir tutuk afaziye dönüşebilir. Sıradan nesnelerin anlamlarının kaybolduğu, tek kelime anlama bozukluğu söz konusu olabilir. İlerleyici afazisi olan bir hastanın kelime bulma güçlüğü olan temel yakınmasının da sıklıkla hasta ve hasta yakını tarafından "unutkanlık" olarak ifade edilebilir. Gnostik bozukluklar (agnoziler), nesnelerin ve yüzlerin tanınmasını, mekanda bir nesnenin, diğer nesnelere göre pozisyonunun belirlenmesini bozabilir. Yürütücü işlevler alanındaki bozukluk nedeniyle hasta zihinsel esnekliğini kaybetme eğilimindedir; soyut anlamları kavramakta, davranışlarını planlamakta, bireysel ve toplumsal sorunlar üzerine akıl yürütmekte, günlük yaşamda karşılaştığı problemlere uygun çözümler üretmekte zorlanır. Sosyal kognisyon bozuklukları davranışsal bozukluklarla büyük ölçüde örtüşür. Demansta bizi bekleyen davranışsal değişiklikler ise, Kendiliğindenliğin kaybı, dürtü kontrolünde bozukluklar (hiperseksüalite, hiperfaji) sayılabilir. Hasta giderek daha az spontanite örnekleri sergiler. İnisiyatif göstermez, kendiliğinden bir şey talep etmez, kendisine yönelinmediğinde konuşmaz. Çevresinde olup biten hiçbir şey ilgisini çekmez gibidir. Disinhibisyon kendini öncelikle sosyal uygunsuz davranış olarak adlandırılan sosyal konumla bağdaşmayan rahat davranışlar, alışılmadık girişkenlik, şakacılık, çocuksulukla gösterir; hasta yakınları bu değişiklikleri sıklıkla aile için bir utanç vesilesi olarak aktarırlar. Hiperseksüalite hastanın o zamana kadar edindiği sosyal normlar dışında cinsel içerikli imalar taşıyan söz ve davranışlar sergilemesinden uygunsuz cinsel taleplere kadar varan şiddetlerde görülebilir. Hiperfaji hastanın alışılagelen ağız tadının değişmesi, oburlaşması ve özellikle şekerlemeye düşkünleşmesi şeklinde başlar ve çay poşeti, kendi dışkısı gibi yenilmeyecek nesnelerin dahi ağza tıkıştırılabildiği şiddetlere ulaşabilir. Psikotik belirtiler düşünce ve algı bozuklukları şeklinde ortaya çıkar. Düşünce bozuklukları özellikle hırsızlık ("bakıcı paramı çalıyor"), sadakatsizlik ("eşim beni bir başkasıyla aldatıyor") ve terkedilme ("beni bakımevine atacaksınız") hezeyanları, "burası benim evim değil, eve gidelim" düşüncesi ve Capgras hezeyanı (tanıdığı bir kişiye onun yerine geçmiş bir taklidi olduğunu söylemesi) şeklinde ortaya çıkar. Algı bozuklukları ise tüm duyusal modalitelerde olabilecekleri gibi sıklıkla görsel halüsinasyonlar şeklindedir. Bunlar çevresel uyaranların yanlış yorumlandığı illüzyonlar, mekanda bir varlığın mevcudiyeti hissi gibi halüsinasyonlar veya canlı rüyalar gibi çok hafif algı bozukluklarından nesneler, insan ve hayvanlar görme gibi halüsinasyonların olduğu daha ağır durumlara değişir. Algı bozuklukları ağırlaştıkça içgörü kaybolur ve geceye sınırlıyken giderek gündüzleri de görülmeye başlarlar. Duygudurum bozuklukları arasında depresyon özellikle sık olabilir. MCI ve/veya erken dönem AH'ye özellikle de yeti kaybı farkındalığına reaktif disfori/distimiden majör depresyona kadar değişebilecek depresif durumlar, anksiyete eşlik edebilir. Anksiyete, huzursuzluk, yerinde duramama, sürekli yer ve mekan değiştirme, çok çabuk sıkılma şeklinde ortaya çıkabilir; özel bir çeşidi de yaklaşan randevularla artan anksiyetedir. Fobiler, hastaya özgü çeşitlilikler gösterebileceği gibi, özellikle de eşin göz önünden uzaklaşması endişesi ve bu nedenle eşin peşinden ayrılmama veya yalnız kalma korkusu şeklindedir. Fiziksel veya sözel şiddeti de içeren ajitasyon, amaçsız dolaşma-adımlama, dolapları açıp-kapama, çarşafı katlayıp-açma gibi aynı hareketi tekrarlama, uygunsuz yerlere toplama, istif etme gibi amaçsız-tekrarlayıcı hareketler gözlenebilir davranışsal sorunlar arasındadır. Gözlenebilir davranışsal bozukluklar da şiddetlendikçe başlangıçta geceye sınırlı ilken, giderek güne yayılma eğilimi gösterirler. Buna "güneş batma fenomeni" adı verilir. Demansta işlevsellikteki major değişimler nelerdir? Diye baktığımızda Demans kişinin önceleri kolaylıkla yapabildiği işleri yapmasını imkansız hale getirir. Profesyonel yaşamı sürdürmek, fatura ödemeleri, banka işleri gibi mali işleri çekip çevirmek, sosyal ortamda işlevsellik, ATM, cep telefonu, bilgisayar, internet gibi karmaşık yeni aygıtlarda kültürel düzeyden beklenen işlevsellik, ev dışında yolculuk, alışveriş, günlük aygıtları kullanmak (yeni bir çamaşır/bulaşık makinesi, TV uzaktan kumandası öğrenilemeyebilir), hobilerini sürdürmek, ev işlerini yürütmek, kendine bakım veya hijyene (giyinmek, yıkanmak, beslenmek, tuvalet, vb.) muktedir olmak şeklinde örneklenebilecek özellikleri bozabilir. Banyo yapmayı reddedebilir, yıkanmamak için bağırıp kendine vurma, eşyaları fırlatma, tuvaletini halı, koltuk gibi uygun olmayan yerlere yapma davranışları gözlenebilir. Özellikle erken dönemdeki hastaların inkar eğiliminde olabilecekleri dikkate alınarak mümkünse hasta yakını bu açıdan dikkatle sorgulanmalıdır (gerekirse yalnız). AH ve FTD işlevsel kaybı birbirleriyle tam bir kontrast halinde sunabilirler: AH'de ev dışı bağımsızlık en erken, kendine bakım en son bozulurken FTD'de bunun tam tersine başlangıçta kendine bakım bozulurken ev dışındaki bağımsızlık uzun süre korunur. Hasta ve yakınlarının ilk şikayetlerin ne zaman başladığına dair net bir bilgi verememeleri ve unutkanlığı yaşlanmanın normal bir parçası olduğunun düşünülmesi tanı koyma zamanını geciktirmekte, dolayısı ile hastalığın gidişinin durdurulması önündeki en büyük engel olmaktadır. Demansın ilk belirtilerinin zamanında tanınması çok önemlidir. Hızlı teşhis, uygun tedavi ve yaşam tarzı, hastaların ve bakıcılarının yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olur. Ayrıca bakım verenler yakınlarına neler oluyor, bundan sonra bizi neler bekliyor? Diye endişelenmekte ve süreçle nasıl baş edeceklerini bilememektedirler. Bu bölümün sizin için yararlı olduğunu umuyoruz ve ayrıca bu ipuçlarının bununla başa çıkmanıza ve ihtiyacınız olan desteği almanıza yardımcı olacağını umuyoruz. Daha fazla bilgi edinmek isterseniz, http://demcare.hcilab.es/ adresindeki proje web sitemize başvurabilirsiniz. Bir sonraki bölüme kadar!